Kentlerde Afet Hazırlığı: Belediye Bütçelerinden Ne Haber?
Afet Riski Yüksek, Hazırlık Düşük
Deprem, Türkiye’nin kaçamayacağı bir gerçek. Daha geçtiğimiz gün Balıkesir’de gerçekleşen depremde bir vatandaşımızı kaybettik.
Özellikle İstanbul başta olmak üzere birçok büyükşehir yüksek risk altında. Peki bu risklere karşı yerel yönetimler ne kadar hazır?
Bu yazıda, TESEV’in 2024 yılı yerel yönetim bütçe analizleri ile Mimar Sinan Üniversitesi’nin İstanbul’daki ilçe belediyelerinin stratejik planlarını inceleyen çalışması üzerinden, belediyelerin afet hazırlığında nerede durduğunu net şekilde ortaya koyacağız.
1. Belediyeler Afet Bütçesinden Ne Kadar Pay Ayırıyor?
TESEV’e göre, 2024 itibariyle Türkiye’deki büyükşehir belediyeleri ve bağlı kurumların bütçeleri içinde afet ve risk azaltımına ayrılan pay ortalama %3,22 .
Üstelik bu oran, 6 Şubat 2023 depreminin üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen, önceki yıllara göre azalmış durumda. 2022’de %3,42 olan oran, büyük felakete rağmen kalıcı bir dönüşüme yol açmamış.
29 büyükşehir belediyesi ve su-kanalizasyon idarelerinin afet bütçesi toplamda yalnızca 26 milyar TL.
Oysa aynı yıl:
-
Diyanet İşleri Başkanlığı: 91,8 milyar TL (77,6 milyar TL’si maaş)
-
Karayolları Genel Müdürlüğü: 267 milyar TL
Bu karşılaştırma, idarenin bütçe önceliklerini çok net gösteriyor.
(Ai ile üretilmiştir. Yazım hatalarını mazur görmenizi dileriz.)
En yüksek bütçe ayıran belediyeler:
-
İstanbul: 238 milyon TL
-
İzmir: 88 milyon TL
-
Bursa: 27 milyon TL
-
Kocaeli: 22 milyon TL
-
Tekirdağ: 14,7 milyon TL
-
Ankara: 9,7 milyon TL
Kaynakların büyük bölümü, altyapı projeleri, bina güçlendirme ve kentsel dönüşüm gibi yapısal kalemlere gidiyor.
2. Yapısal Olmayan Önlemler Nerede?
Afet hazırlığı, sadece bina yenilemekten ibaret değil. Bilinçlendirme, mahalle afet planları, zemin analizleri, erken uyarı sistemleri gibi yapısal olmayan önlemler, depremin yıkıcı etkilerini en baştan azaltabilir.
Ancak 2024 bütçelerinde bu önlemler için ayrılan toplam kaynak 99 milyon TL . Bunun %75’i sadece zemin etütlerine gidiyor; farkındalık kampanyaları, eğitim, yerel tatbikatlar, mahalle bazlı planlama gibi kritik alanlara ayrılan bütçe neredeyse yok denecek kadar az.
Bu tablo, Türkiye’de afet riskini hâlâ inşaat odaklı bir konu olarak gördüğümüzü ortaya koyuyor. Oysa yapısal olmayan önlemler, doğru planlandığında çok daha düşük maliyetle çok daha fazla hayat kurtarabilir.
İyi örnekler var: İstanbul 63 milyon TL ile bu alana en çok kaynak ayırıyor; İzmir (10 milyon TL) ve Tekirdağ, Bursa, Kocaeli gibi iller daha küçük bütçelerle de olsa yatırım yapıyor. Ama genel resim, ulusal ölçekte ciddi bir vizyon eksikliğini işaret ediyor.
3. Rapordan Çarpıcı Örnekler
İyi Örnekler:
-
İstanbul: Hem yapısal hem yapısal olmayan önlemlere kaynak ayırıyor. Zemin etütleri, mikro bölgeleme ve halkla iletişim konularında güçlü.
Ancak İstanbul’un deprem riskinin büyüklüğü düşünüldüğünde bu çaba “iyi örnek” olmaya yetmez. Böyle bir ölçekte gerçek anlamda dayanıklılık, merkezi bütçe desteği ve yerel yönetimlerin koordinasyonuyla mümkün olur.
-
İzmir: Stratejik planlarında risk azaltımı net biçimde yer alıyor; farkındalık kampanyalarına bütçe ayırıyor.
-
Tekirdağ: Kısıtlı bütçesine rağmen eğitim ve analiz projeleri yürütüyor.
Kötü Örnekler:
-
Kahramanmaraş: 6 Şubat’ın merkez üssü olmasına rağmen risk azaltımına 2024’te 0 TL ayırdı.
-
Hatay: En ağır yıkımı yaşayan şehirlerden biri olmasına rağmen bu kaleme yalnızca 645 bin TL ayırdı.
-
Mardin ve Mersin: Stratejik planlarında da bütçelerinde de dayanıklılık yaklaşımı yok.
Bu durum yalnızca kaynak yetersizliği değil, önceliklendirme eksikliği sorunu olduğunu gösteriyor.
4. Stratejik Planlar Bu Gerçeklikle Uyumlu mu?
Mimar Sinan Üniversitesi’nin analizine göre, İstanbul’daki ilçe belediyelerinin 2020–2024 stratejik planlarında afet riski çoğu zaman yüzeysel işlenmiş durumda.
-
Yaşam hakkı bilinci: Belediyelerin tamamı yaşam hakkını korumayı asli görev olarak görmüyor; yalnızca 28’i afet/risk azaltımına üst politika belgelerinde değinmiş.
(Afet/risk azaltımına üst politika belgelerinde değinenler arasında: Kadıköy, Üsküdar, Şişli, Küçükçekmece, Maltepe, Beşiktaş, Bağcılar, Avcılar, Fatih, Kartal, Ataşehir, Gaziosmanpaşa, Beylikdüzü, Eyüpsultan, Beyoğlu, Sarıyer, Zeytinburnu, Bakırköy, Ümraniye, Sultangazi, Kağıthane, Esenler, Başakşehir, Bayrampaşa, Tuzla, Pendik, Beykoz, Çekmeköy.) -
Risk analizi: Çok az belediye kendi ilçesinin deprem gerçeğini ve risklerini açık/net biçimde ortaya koymuş; kapsamlı risk analizi eksik.
(Kapsamlı risk analizi yapanlar: Şişli, Bağcılar, Kadıköy, Avcılar, Küçükçekmece, Fatih.) -
Söylem ve yaklaşım: Başkanların önsöz/misyon/vizyon bölümlerinde afet ve dayanıklılık kavramlarına sınırlı yer verilmiş; 18 belediye dayanıklılık kavramını hiç kullanmamış.
(Dayanıklılık kavramını hiç kullanmayanlar arasında: Sancaktepe, Çatalca, Bahçelievler, Esenyurt, Arnavutköy, Silivri, Şile, Büyükçekmece, Sultanbeyli, Beykoz, Güngören, Adalar, Beyoğlu, Ümraniye, Kağıthane, Esenler, Sultangazi, Pendik.) -
Stratejik amaç ve hedefler: Sadece 8 belediye doğrudan afet yönetimi ve dayanıklılıkla ilgili stratejik amaç belirlemiş; çoğu önleyici faaliyetlerden çok kentsel dönüşüm ve acil müdahaleye odaklanmış.
(Afet yönetimi ve dayanıklılık amacı belirleyenler: Kadıköy, Üsküdar, Şişli, Küçükçekmece, Maltepe, Beşiktaş, Bağcılar, Avcılar.) -
Katılımcılık ve iş birlikleri: 23 belediye planı katılımcı hazırladığını belirtmiş; sadece 7’si dış paydaş listesini paylaşmış.
(Dış paydaş listesini paylaşanlar: Şişli, Kadıköy, Maltepe, Beylikdüzü, Avcılar, Üsküdar, Fatih.) -
İdari ve mali kapasite: 36 belediyede arama kurtarma birimi var ancak afet müdürlüklerinin çoğu 6 Şubat 2023’ten sonra kurulmuş; bütçede afet yönetimine ayrılan pay ortalama %0,3 ile çok düşük.
(Bütçede afet yönetimine görece yüksek pay ayıranlar: Kadıköy, Üsküdar, Beylikdüzü, Şişli, Fatih.)
Bu tablo, çoğunun kağıt üstünde kaldığını gördüğümüz planların bile ne kadar yetersiz olduğunu gösteriyor.
5. Neden Bu Kadar Az?
Kaynakların sınırlı olduğu doğru; ancak sorun sadece bu değil.
Türkiye’de afet risk yönetimi hâlâ kriz anı odaklı. Yani sorun ortaya çıkınca müdahale var; öncesinde risk azaltma yok.
Belediyeler, elindeki küçük bütçeyi bile planlı ve öncelikli alanlara yönlendiremiyor. Merkezi yönetim ise afet bütçesini stratejik bir ulusal plan çerçevesinde yerel yönetimlerle entegre etmiyor.
Sonuç olarak, ulaşım projeleri veya devasa yatırımlar için bulunan milyarlar, risk azaltımı için bulunamıyor.
6. Ne Yapmalı?
-
Bağımsız Stratejik Hedef: Afet risk azaltımı planda ayrı başlık olmalı; ölçülebilir, takvime bağlı hedefler konmalı.
-
Kurumsal Yapı: Afet Yönetimi / Risk Azaltımı daireleri kurulmalı; sadece imar değil, sosyal hizmetler ve çevre birimleri de sürece dahil olmalı.
-
Veri Temelli Planlama: Yapı envanteri, risk haritaları, sosyal kırılganlık verileri düzenli toplanmalı ve paylaşılmalı. Büyükşehir Belediyesi ve
-
Bütçe Reformu: Afet bütçesi en az %5 olmalı; yapısal olmayan önlemlere %1 ayrılmalı.
-
Yerel Katılım: Mahalle temelli afet planları, yurttaş ve STK işbirliğiyle hazırlanmalı.
Sonuç: Stratejik Planlar Hayat Kurtarır mı?
Evet, ama kâğıt üzerinde hazırlanıp “rapor teslim edildi” köşesine konulmadığında. Gereği yapıldığında.
TESEV raporu bize çok net bir fotoğraf sunuyor; yerel yönetimlerin bütçelerinde afet ve risk azaltımına ayrılan pay düşük; üstelik bu düşük pay bile çoğunlukla inşaat ve fiziki projelere gidiyor. Zemin etütleri ve mikro bölgeleme dışında, toplumsal hazırlık, eğitim, mahalle temelli planlama gibi düşük maliyetli ama yüksek etkili alanlara yatırım neredeyse yok.
Daha da çarpıcısı, Kahramanmaraş ve Hatay gibi 6 Şubat depreminde ağır yıkım yaşamış illerde dahi risk azaltım bütçesinin sembolik seviyede olması. Bu, bütçe yetersizliğinden çok önceliklendirme hatasının göstergesi.
Stratejik planlar cephesinde tablo daha da düşündürücü; birçok belediye, afet riskini vizyon ve misyon belgelerine bile koymamış. Kapsamlı risk analizi yapan belediye sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Katılımcılık iddiası var ama dış paydaş listelerini paylaşan belediyeler çok az. Bütçelerde afet yönetimi kalemi ortalama %0,3; yani kelimenin tam anlamıyla “sembolik”.
Bu bulgular, Türkiye’de afet yönetiminin hâlâ “müdahale” odaklı olduğunu, “önleme” ve “hazırlık” boyutlarının ciddi şekilde ihmal edildiğini gösteriyor.
Bu noktada sorumluluk üç ayakta:
-
Merkezi Yönetim: Afet risk azaltımını ulusal kalkınma planının ana eksenlerinden biri yapmalı, merkezi bütçeden düzenli kaynak aktarmalı.
-
Yerel Yönetimler: Bütçe ve planlarını “dayanıklılık” ekseninde revize etmeli; yapısal olmayan önlemleri zorunlu kalem haline getirmeli.
-
Yurttaş ve Sivil Toplum: Mahalle temelli hazırlık süreçlerine aktif katılmalı; belediyeler üzerinde hesap soran bir denetim mekanizması oluşturmalı.
Deprem anında, yıllar boyu geriye doğru takip edebileceğimiz bir kararlar zincirinin sonucu olarak hayatta kalırız.
Hasılı; yaşamlarımız, afet anında değil; yıllar öncesinden alınan doğru kararlar, ayrılan kaynaklar ve uygulanmış planlarla kurtulur.
İşte tam da bu noktada, biz Güvenin olarak devreye giriyoruz.
Güvenin Ne Yapıyor?
Güvenin olarak, bireyler ve kurumlar için hem mikro düzeyde (yapı analizi, sözleşme danışmanlığı) hem de makro düzeyde (veriye dayalı politika tasarımı, stratejik danışmanlık) afetlere karşı dayanıklı sistemler kurmaları için buradayız.
Yerel yönetimler, apartman yönetimleri ya da bireysel dönüşüm düşünen herkes için bilgi, analiz ve destek sağlıyoruz.
Bilgi almak için bize yazın: info@guvenin.com